PKK’nın açıklamasında dikkat çeken ve rahatsızlık yaratan bir detay ise ‘Lozan’ antlaşması hedef alınması ‘1924 Anayasa’nın Kürtleri inkar ettiğinin’ ifade edilmesi oldu. PKK bildirisinde, 1924 anayasası ve Lozan Antlaşması ile ‘soykırım ve asimilasyon politikalarının’ etkili olduğu bir dönemde şekillendiği ifade edildi.

PKK bildirisi üzerine geçen hafta Atatürkçü Düşünce Derneği Şube Başkanı Sayın Mehmet Avcı, Adaletin Hukuk ve Parlamenter Demokrasi Derneği Başkanı Sayın Mehmet Ektaş imzalı açıklamada, “ Bugün birileri her ne kadar PKK’nın teslimiyetini “barış” sözcüğüyle bizlere sunmaya çalışsa da Türk Devletinin savaş muhatabı olmayan eli kanlı bir terör örgütüyle Türk Devletiyle barışı da söz konusu olamaz. Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları arasında hiç bir zaman savaş olmamıştır ki neden barış olsun. Yaşanan gündem, barış değil PKK’nın teslimiyetidir.” görüşlere yer verildi.

Yine EADD ve AHPADİ’nin,” Lozan sadece Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarının belirlendiği bir anlaşma değil, o sınırlar içinde Türk Milleti egemenliğine dayanan tek millet, tek bayrak, tek devlet anlayışının tüm dünyaya ilan edildiği manifestodur. Lozan, Anadolu’nun Türk Yurdu olduğunun tüm dünya tarafından bir kez daha kabulüdür.” görüşleri ise her Türk vatandaşının düşüncesidir.

Yıllardır ülkemizde, bazı kesimler tarafından bilerek veya bilmeyerek Türklük" kavramı yok edilmek isteniyor. Bazı kesimlerde ülkenin eyaletlere dönüşmesi gerektiğinden ve etik dillerden söz ediyorlar, bazı partilerin bu tavırlardan cesaret eden PKK ve yandaşları da Güneydoğu’ya özerklik veya federasyon isteyerek Türkiye’den kopmak istiyorlar.

Oysa Türk Devleti ve Türk Milletinin varlığı, bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğüne karşı her türlü güç, Türk milleti ve devleti için tehdittir. Türkiye’de bir tek Türk Milleti ve devleti vardır. Bu devletin vatandaşı olan herkes de Türk’tür. Nitekim Anayasamızın 66. Maddesinde, ” Türk Devletine, vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Hükmü yer almıştır.

Türk milletinin fertleri olarak, “Atatürkçülüğü” ve “Atatürk Milliyetçiliğini” dolayısıyla da “Türk Milliyetçiliğini”, ne anladık ne de anlatabildik. Üstelik dış ve iç şer odakları siyasi çıkar için etnik milliyetçiliği körükledi veya teşvik etti.

Sonuçta da Türkiye, etnik milliyetçiliğin bedelini çok ağır ödedi. Terörden Türkiye’nin hesaplanabilir kaybı, asgari 300 milyar dolardır. GAP projesinin toplam maliyeti 32 milyar dolar. Türkiye bu terör belasıyla karşı karşıya olmasaydı, Türkiye 10 tane GAP projesini şimdiye kadar çoktan bitirmiş olurdu. Milyonlarca insanımız da iş sahibi olurdu.

Atatürk milliyetçiliği, ayrımcı ve ırkçı bir kavram değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Türk halkının kökeni ne olursa olsun, devlet yönetiminde tartışmasız eşitliği, içtenlikli birliği ve birlikte yaşama istencini içeren çağdaş bir olgudur. Türk devletinin vatandaşları arasında etnik ya da diğer herhangi bir nedenle siyasal veya hukuksal ayrım söz konusu değildir...

Nitekim Büyük Önder Atatürk, “ Bugünkü Türk Milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş, vatandaşlarımız ve milletdaşlarımız vardır. fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış tevsinler (adlandırmalar) birkaç düşman aleti, mürteci beyinsizden maada hiçbir millet ferdi üzerinde teellümden (Kaderleme, esefleme) başka bir tesir hasıl etmemiştir. Çünkü bu millet efradı da umum, Türk Camiası gibi aynı müşterek maziye, ahlaka, hukuka sahip bulunuyor” demiştir.

Bu nedenle de Türk Milleti, etnik kökene bakmadan, yıldır, bu topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, gelenek ve görenekleri olan insanlarla birlikte yaşamıştır.

Ülkemizde yaşayan azınlık konumundaki toplulukların veya diğer etnik grupların, etnik milliyetçilik ya da ayni anlama gelen, etnik ırkçılık yapmaları, hem sosyoloji kurallarına hem de eşyanın doğasına aykırıdır.

Türk Milliyetçiliği, sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır. Kan değil, ruh ve eşit değerler arar. Eşitlik prensibine dayanır. Türk Milliyetçiliği, ırkçılık, mukaddesatçılık, ümmetçilik, şovenizm ve totaliter milliyetçilik gibi akımlara karşıdır. Bu unsurları içeren veya hedefleyen milliyetçilik, antidemokratiktir.

Türkiye'de yaşayan bütün insanlar Türk milletini meydana getirir. 'Tek Millet' olan 'Türk Milleti', bir etnik aidiyeti değil siyasî kimliğimizi ifade eder. Türk Milletine mensup her fert, etnik kimliği, dini, mezhebi ne olursa olsun 'Türk Vatandaş’ıdır.

Etnik azınlıkların veya etnik grupların talepleri sadece, temel haklar bağlamında, egemen ulusla eşit olma isteğinden ibarettir. Üstelik azınlıklar Lozan Anlaşması ile bellidir. Bunların dışındaki etnik gruplar Türk Milletinin asli unsurudur.

Nitekim ATATÜRK, ” Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır “ görüşünü, sözde bırakmayarak hayata geçirmiştir.

Ayrıca Türk Halkı bugün yaşanan senaryoyu geçmişte de yaşadı. Emperyalist ülkeler, geçmişte de Türkleri, Avrupa’dan atmak için bugün olduğu gibi, Balkanlar’da, “IRKİ” ve DİNİ” taassuplar körüklendi. Bu uğurda, propagandalar yapıldı. Balkan toplumlarının, milliyetçilik hisleri kamçılandı. Önce ayaklanmalar sonra da savaşlarla istenen sonuca ulaşmışlardı.

Bu nedenle de Türkiye’de yapılan etnik milliyetçilik, emperyalist ülkelerin, “Böl Parçala Yönet ve Sömür” felsefesine hizmetten başka bir şey olmayıp, Türk Milletine de ihanettir.