İstanbul'da en büyüğü 6.2 olan peş peşe depremler meydana geldi. Depremlerin ardından binlerce insan sokaklara çıktı. AFAD, yarım saat içinde Marmara Denizi, Büyükçekmece açıklarında 4.8, 5.9, 3.5, 4.0 büyüklüklerinde 4 deprem olduğunu açıkladı. İstanbul'da hissedilen son depremin büyüklüğü 4.9 olarak açıklandı.
Deprem İstanbul'un yanında, Tekirdağ, Yalova, Bursa, Balıkesir, Eskişehir Ankara'da da hissedildi. Deprem sonrası İstanbullular açık alanlara koştu. AFAD depremler sonrasında can kaybının olmadığını açıkladı. Depremlerle ilgili önlemler de tekrar ülke gündemine geldi.
Ülkemizde, siyasi iktidarlar ve kurum/kuruluşlar, yıllardır, ülkemizde meydan gelen depremler sonrası büyük can ve mal kaybı olmasına rağmen, beklenen tedbirleri almadı. Bilim adamlarının uyarılarını da göz ardı ettiler.
Nitekim ABD’deki Purdue Üniversitesi’nin, en önemli deprem profesörlerinden Sayın Mete Sözen, “…1999’da depremden hemen sonra Türkiye’ye geldim. Meslektaşlarım gördükleri hasar karşısında dehşete düşmüşlerdi. Çok sinirliydiler. ‘Böyle inşaatlar nasıl yapılır’ diyorlardı. Aradan kısa bir süre geçti. Şimdi bakıyorum kimse o günleri hatırlamıyor bile. Çabuk unutan bir milletiz!” diyerek müşteki olmuştu.
Ayrıca Sayın Sözen “ Japon, ABD’li ve Türk uzmanlarla onarım raporu hazırlayıp Başbakan’a sunduk. Bir şey yapmadı. MGK’ya götürdük sonuç alamadık. Bu ülkede kimse hiçbir şey yapmıyor!” diyerek yaşananları kamuoyu ile paylaşmıştı.
6 Şubat depremlerinde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yaptığı açıklamada, depremlerde, 53 bin 537 kişinin hayatını kaybettiğini, 107 bin 213 kişinin de yaralandığını söyledi.
Marmara Bölgesi'nde meydana gelen ve 17 bin kişinin ölümüne neden olan, 7.4 büyüklüğündeki depremden sonra da ülke genelinde olduğu gibi, Eskişehir’de de depremle ilgili önlemler, sürekli gündemde oldu. Ancak bir müddet sonra unutuldu.
Oysa depreme hazırlıklı olma kavramı, sürekli, kalıcı ve çok geniş kapsamlıdır; bireyden, devlete kadar çeşitli kurum ve kuruluşların, görev ve sorumluluklarını içerir, geniş bir alanda uzman katkısı gerektirir. Depreme, hazırlıklı olmanın reçete niteliğinde, basit bir çözümü de yoktur.
Ancak deprem öncesi çalışmalar zamanında, yerinde, yeterli, sürekli ve bilimsel temele dayalı olarak doğru ve iyi yapılırsa, deprem sonrası çalışmalar da, o denli az olur ve depremin, yıkıcı etkisi en aza indirgenir. Can ve mal kaybı da olmaz.
Eskişehir’de, 17 Ağustos Depremi’nden sonra gündeme gelen, kentsel dönüşüm, yeni yerleşme alanlarının belirlenmesi, yeni yatırımların yapılacağı alanlar ve altyapı tesislerinin güzergâhları gibi konularda, görüş ve öneriler, bugüne kadar hayata geçirilmedi.
Eskişehir’de, Sivil Savunma ve İl Acil Yardım Ekipleri ve Sivil Savunma yükümlülerinin eğitimleri sürekli olarak yapılmaması planlanmasına rağmen bir müddet sonra unutuldu. Oysa eğitimlerin tatbikatlarla pekiştirilmesi gerekirdi.
17 Ağustos depreminden sonra, sivil savunma depoları kurularak, gerekli araç-gereç ve malzeme stokları yapılacaktı. Ayrıca kent düzeyinde etkin, bir “Haber Alma ve İkaz Sistemleri”, ilgili sivil ve resmi kuruluşlar ile koordine edilerek kurulacaktı. Belediyelerdeki itfaiye teşkilâtları, bir afet anında kurtarma ve ilk yardım yapacak şekilde yeniden örgütlenecek, donatılacak ve eğitilecekti. Bu öneri ve vaatlerde, arzu edilen boyutta gündemde tutulmadı..
17 Ağustos Marmara Depremi’nde, sabahın erken saatlerinde Gölcük’ te idik. Üç gün, enkaz kaldırma çalışmalarına, yardımcı olduk. Orada gördüğümüz eksiklileri ve yapılması gerekenleri, o günlerde, Eskişehir Valisi olan Sayın Ali Fuat Güven’e aktardık. Eskişehir’de, birkaç adet çadır kent kurulmasını da istemiştik. Önerilerimizi dikkate alınmış ve üç yerde çadır kent gerçekleştirilmişti.
Eskişehir’de, Zincirlikuyu Mahallesi’nde gerçekleştirilen 62500 m2 çadır kentin, akıbeti nedir bilmiyoruz, Mamuca’da gerçekleştirilen 55500 m2 çadır kent, TOKİ’ ye tahsis edildi. Şahin tepesindeki çadır kent sahası ise Alp Yapı Kooperatifine tahsis edilerek ortadan kaldırılmıştır. Oysa bu çadır kent sahalarının, her an hazır olacak şekilde muhafaza edilmesi ve depremde gerekli malzemenin de her an hazır olması gerekir.
Eskişehir’de, deprem gerçeği de yıllardır masaya yatırıldı ve deprem konusunda çalışan uzmanlar, sürekli bir araya geldi ve Eskişehir’de, 1998 yılından önce yapılan binaların güçlendirilmesi gerektiği de hep söylendi. Ancak Eskişehir’ de, binalarla ilgili arzu edilen boyutta sürekli kalıcı ve sonuç alıcı tedbirler alınmadı.
Anadolu Üniversitesi (AÜ) Uydu ve Uzay Bilimleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Can Ayday, hazırladıkları istatistiklere göre 2030 yılına kadar, 6.4 büyüklüğünde deprem bekledikleri Eskişehir'de, zemin etüt çalışmaları, baz alınarak inşaatların yapılmasının, hayati öneme sahip olduğunu söyledi.
Eskişehir’de, kentsel dönüşüm düşünülen, ilk alan olan Gündoğdu Mahallesi, ikinci alan ise şehrin merkezindeki Porsuk Çayı kenarındaki Mustafa Kemal Paşa, İhsaniye, Hacıalibey, Yeni, Işıklar, Mamure, Deliklitaş ve Kurtuluş mahallerine kentsel dönüşüm çalışmaları başlatılacaktı.
Ancak yaşanan büyük Elazığ Depremi’nin ardından gazetecilerle bir araya gelen eski Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, bakanlar kurulu tarafından alınan ve Eskişehir’in Porsuk’a yakın 8 mahallesini kapsayan afet riskli alan planlarının mahkemeye verilerek iptal ettirildiğini belirterek. “Allah korusun Eskişehir’de muhtemel bir deprem yaşanırsa, bunun sorumluluğunun kime ait olacağının takdirini halkıma bırakıyorum” demişti.
Eskişehir’deki tüm kesimler, depremle ilgili vaat ve söylemi, bir tarafa bırakıp, depremle ilgili olarak, bir an önce üzerine düşeni yapmalı, depremle ilgili somut, sürekli ve kalıcı tedbirler almalıdır. Çünkü Erzincan, Dinar, Ceyhan ve Marmara 6 Şubat depremlerinden, ders almadığımız gibi, bu depremlerde yaşananları ve sonrası alınan önlemleri de bir müddet sonra unuttuk.
Oysa ünlü Japon Fizikçi Torahiko TERAD, "Doğal afet unutulduğu zaman gelir" demiştir.