Eskişehir’de son günlerde dikkat çeken bir manzara var. Sokağa çıktığınızda herkesin elinde bir peçete, kulağınızda sürekli öksürük sesleri. Mevsim değişiminin tam ortasındayız; gündüzleri sıcak, akşamları serin, sabahları ise keskin bir ayaz. Vücudun bu ani değişime uyum sağlaması kolay olmuyor. Sonuç ortada: boğaz ağrısı, öksürük, burun akıntısı…
Hastanelerin acil servisleri bu tablonun en net aynası. Kapıdan içeri adım attığınızda karşılaştığınız kalabalık, neredeyse bir konser alanını andırıyor. İnsanlar ellerinde dosyalar, sıra numaralarıyla bir köşeden diğerine koşturuyor. Doktorlar ise tam anlamıyla zamanla yarışıyor. Hangi hastaya önce bakacaklarını şaşırmış durumdalar. Kimine hızlıca serum takılıyor, kimine ilaç yazılıyor, kimine de sadece “birkaç gün istirahat” denilerek evine gönderiliyor.
Burada gözden kaçırmamamız gereken bir gerçek var: Sağlık sisteminin yükü sadece doktorların omuzlarında değil. Bizlerin de bu yükü hafifletmek için alabileceği basit ama etkili önlemler var. Mevsim geçişlerinde bağışıklığımızın zayıfladığını hepimiz biliyoruz. Buna rağmen hâlâ kalabalık ortamlarda maskesiz dolaşıyor, ellerimizi gerektiği kadar yıkamıyor, beslenme düzenimizi ihmal ediyoruz.
Bir başka mesele ise “geçer” diyerek kendi sağlığımıza kayıtsız kalmamız. Basit bir öksürüğü hafife alıyor, ateşi önemsemiyor, doktora gitmeyi en sona bırakıyoruz. Oysa erken önlem almak, hem hastalığın ağırlaşmasını engeller hem de sağlık kurumlarının yükünü azaltır.
Salgın dönemleri bize sadece bedenimizin değil, toplum olarak dayanışmamızın da sınandığını hatırlatır. Herkesin aynı anda hastalandığı bir şehirde işlerin nasıl kilitlendiğini görmek zor değil. İş yerinde verim düşüyor, okullarda devamsızlık artıyor, sosyal hayatımız kısıtlanıyor. Yani mesele sadece bireysel bir sağlık sorunu değil; toplumsal bir krize dönüşüyor.
Bundan sonrası için ne yapmalı? Öncelikle panik yapmadan tedbiri elden bırakmamak gerekiyor. Basit hijyen kuralları, doğru beslenme, bol sıvı tüketimi, düzenli uyku… Bunlar kulağa sıradan tavsiyeler gibi gelebilir ama unutmayalım ki en büyük farkı yaratan her zaman en basit adımlardır.
Ve son bir not: Sağlık, ertelenmeye gelmeyen bir hazine. Şu günlerde acil servis kapılarında yaşanan yoğunluk, bize bunu bir kez daha gösteriyor. İhmal etmeyelim, önemseyelim. Çünkü sağlıklı bir toplumun temeli, tek tek bireylerin kendine gösterdiği özenle atılır.