Kaymaz Mahallesi’nde, devlete ait Koza Altın İşletmeleri tarafından yapılmak istenen 3. siyanürlü Atık Barajı’na ilişkin başlatılan ÇED sürecinin ardından, Yeni bir siyanürlü atık barajına karşı mücadele sürdürülüyor.

            Eskişehir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından projenin ÇED Raporu’na itiraz için verilen sürenin son gününde, bölgeye giden CHP milletvekili Sayın Utku Çakırözer ve sivil toplum örgütleri, ÇED Raporundaki detayları paylaştı, zehir barajına karşı imza toplandı. 

          CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve Eskişehir Çevre Derneği Başkanı Sadık Yurtman ile çevre gönüllülerinin bölge halkına gerçekleştirdiği ziyaretlerde, ortak çağrı “Eskişehir’i zehirlemeyin. Eskişehir Türkiye’nin, zehir deposu değildir” oldu. Devasa büyüklükte üçüncü zehir barajı yapımına da tepki gösterdiler.

          Kaymaz Mahallesine, Çanakkale’den gelecek altın madeninin, Eskişehir’e getirilip, işlenecek maden için 40 metre derinliğinde, 5,5 milyon metreküplük yeni bir zehir barajı inşa edilecek.

         Kaymaz’da oluşacak atık havuzlardaki siyanürün havaya ve suya karışma durumunda çevreye büyük zarar verecek  Hatta, akan sulara  karışan siyanür, o suda yaşayan tüm canlıların ölümüne de yol açacaktır.

            Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ilgili en büyük tehlike, siyanür ve ayrışan ağır metallerin çevreye vereceği zararlardır. Çünkü siyanürün zararını,  tabiat kendi kendine yok edemez.  Siyanürün ayrıştırdığı ağır metallerden dolayı yöredeki, yeraltı suları da zarar görecektir. 300 miligram siyanürlü su, insanı 30 saniyede öldürüyor. 

             WHO (Dünya Sağlık Örgütü)’nun, ağır metallerin yeraltı sularına geçmesi halinde, 50 kilometre uzağa gidebildiklerini tespit etmiştir. Kaymaz Atın Maden Yatağı’ nda  siyanür sayesinde ayrışan ağır metaller, yer altı sularına geçmesi halinde,  bırakın Kaymaz’ ı, Çifteler, Mahmudiye ve Sivrihisar bölgelerindeki yer altı suları   zarar görür.  Bu bölgelerde yaşam da biter. 

            Altın, 51 çeşit yöntemle çıkartılırken, en ucuz yöntem olan siyanür tercih edilmektedir.  Ancak siyanür, çok zehirli bir maddedir. Çok düşük miktarı bile, insanlarda ve hayvanlarda ölümlere neden olmaktadır. Bunun içindir ki siyanür kullanımı sırasında, gerekli bütün önlemler, eksiksiz olarak ele alınmalıdır.

              Nitekim Çevre Avukatı Sayın Senih Ozan, bir panelde, “  İzleyiciler arasında bulunan halk sağlığı uzmanı dostumuz, 'Altın madeni bulunan 30 kilometrekarelik alanda canlı yaşamaz,' diyor. Bölgede bulunan tüm canlılar, tehlike altındadır. Danıştay'ın, bu bölgede, sağlıklı yaşam hakkının risk altında olduğuna ilişkin kararı vardır. Yani bölgede altın madeni işletilmesi Danıştay kararı ile yasaklanmıştır. Bu kesin bir karardır. Ama hükümet, bölgede altın madeni işletme izni veriyor. TCK'nin 146. maddesine göre mahkeme kararları geciktirilemez. “Demişti

             Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ilgili gelişmeleri, yıllardır yakından takip ettik. Hatta mücadelenin içinde de bulunduk, Gelişmelerimde, köşemizde, kamuoyu ile sürekli paylaştık.  Gerçekleştirilen tesisinde, her aşamasında bilgi sahibi olduk.

           1986 yılında, Başbakan olan Turgut Özal’ın, isteği doğrultusunda hazırlanan 3213 sayılı maden kanununun ardından, Eurogold, Tüprag, Dardanel, Cominca, Anglo Tur, Anatolia Minerals, eldorado gold gibi şirketler, gerekli izinleri alıp ülke genelinde  arama çalışmalarına başladılar.

            Yine AKP Hükümeti tarafından, da  5 Haziran 2004 tarihinde, TBMM’den geçirilen 5177 sayılı değişiklik ve 5213 sayılı Maden Kanunu’la yabancı sermaye, maden işletme ruhsatı alma konusunda büyük kolaylıklar sağlandı.

          Bu yasa gereği, ülkemizde,  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in verdiği soru önergesine yanıtında, Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş, mevcut durum itibarıyla, yürürlükte olan 118 farklı yabancı firmaya, ait 593 maden ruhsatı bulunduğunu belirtti.

             Bu şirketlerden bazıları da ellerindeki imtiyaz haklarını yeterli görmeyip, geçmiş yıllarda,  Eczacıbaşı Holding ile Dedeman’ın uhdesinde, bulunan maden sahalarındaki arama izinlerini de ele geçirdiler.

            Bu şirketlerin, ülkemizdeki aramalar sonucu devlete sunduğu gerçek fizibilite çalışmalarına ve yapılan anlaşmalara ulaşmak mümkün değildir. Çünkü bu bilgiler gizli tutulmaktadır. Ne acıdır ki yabancılarda olan bilgiler, Türk halkından saklanmaktadır.

              Elbette ülkemizdeki madenler, çıkartılarak, ülke ekonomisine katkıda bulunmalıdır. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak ülkemizin, menfaatlerini ve çevreyi koruyacak yasalar yeterli değildir.  Mevcut yasalarla, ülkemiz, hem ekonomik, hem de çevre felaketi ile karşı karşıyadır.

              Öte yandan son yıllarda, Eskişehir bölgesinde, madenler,  taş ve kum ocakları ile ilgili CED raporu hazırlanmadan, bölge halkı da bilgilendirmeden, en önemlisi de rızası da alınmadan, hazine arazileri, önce satın alınıyor, daha sonra da işletiliyor.  Çevre iyileştirmesi yapılmadan da kendi kaderine bırakılıyor. 

               Diğer yandan bu alandaki anlaşmazlıklarda, ülkemizde, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi devletin ve şirketlerin dışında, anlaşmazlıkları çözecek ve sonuca bağlayacak, “Bağımsız Kurullar” oluşturulmamıştır. O nedenle de alınan kararlar, kamuoyu önünde kabul görmüyor. Halktaki kaygı ve kuşku devam artarken, şirketler ise yanlış uygulamalarına devam ediyorlar.

             Anayasanın 168. maddesine göre "madenler, devletin hüküm ve tasarrufundadır."  Yani halkın malıdır.  Madencilik faaliyetlerinin ise mühendislik bilgi ve teknolojisi kullanılarak, kaynak kaybına yol açmadan, çevreyle uyumlu, şçi sağlığı - iş güvenliği  esasları çerçevesinde yapılması mümkündür. Ancak  bu konuda sorumluluk siyasi iktidarındır.

         Madenler, siyasi iktidarlara, bırakılmayacak kadar da önemlidir. O nedenle de halkımız, sivil toplum örgüleri, tarafından, Kaymaz Mahallesi’ nde gerçekleştirilecek Siyanür atık havuzlar ve madenlerle ilgili gelişmeler, yakından takip edilmeli, ilgililer de maden yataklarını, sürekli denetlemeli, tedbirlerde vaktinde alınmalıdır. Çünkü son pişmanlık fayda vermiyor, sorunları da çözmüyor.