Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik Yargıtay kararı, TBMM Genel Kurulu'nda okundu. Yapılan oylamada, Can Atalay'ın vekilliği resmen düşürülmüş oldu.

            Gezi Parkı davası hükümlüsü, TİP'ten Hatay milletvekili seçilen Sayın Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine, muhalefet partileri ve temsilcileri karara tepki gösterdi.  CHP Burdur Milletvekili İzzet Akbulut,  Anayasa'nın çiğnendiğini ve hukukun üstünlüğüne zarar verildiğini söyledi.

             Demokratik parlamenter sistemlerde, devletin çatısını yasama, yürütme ve yargı oluşturmaktadır. Yasama erkini parlamento ve meclisler kullanmakta, yürütme erkini başbakan ve bakanlar kurulu kullanmakta, yargı erki ise bağımsız yargıçlar tarafından kullanılmaktadır. Bu üç erk eşit koşullarda ve birbirine mesafeli ve saygılıdır.

           Hukuk devletinde kamu gücü kullanarak yapılan her türlü eylem ve işlemin yargı denetimine tabi olması gerekmektedir. Yargısal denetimin pratikte bir önem kazanması ancak onun bağımsız olması ile mümkündür Asıl olan da Anayasa’nın üstünlüğüdür.

          Nitekim Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan, son dönemde sıkça tartışılan bireysel başvuru hakkı ve verilen ihlal kararlarıyla ilgili olarak, “Nihai yetki Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir ve kararlara uymamanın hiçbir yasal temeli yoktur.” dedi.

              Hukuk devleti, demokrasinin vazgeçilmez ilkesidir. Bu nedenle anayasanın değiştirilemezleri arasındadır (1982, m.2 ve 4). Demokrasi ilkesinin değiştirilmezliğinde, seçimsiz demokrasi olamayacağı gibi, hukuksuz demokrasi de olamaz. O nedenle yasama ve yürütme gibi yargı da kaynağını anayasadan almaktadır

            Demokrasinin temeli kabul edilen “Hukuk Devleti” ilkesi, devletin hukuka bağlılığını, yasama ve yürütme erklerinin bağımsız yargı tarafından denetimini ve temel hak ve özgürlüklerin korunmasını gerektirir. Hukuk devletinde, devletin tüm organlarının işlemleri, Anayasa ve yasalara dayandığı ve onlara aykırı olmadıkları sürece geçerlidir.

               Anayasa Mahkemesi’nin 38. Kuruluş Kutlama Töreni’ne katılan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Başkanı Luzius WILDHABER, “ Toplumun gelişme düzeyi ile hukukun gelişme düzeyi bağlantılıdır. Az gelişmiş bir toplumda ileri bir hukuk düzeninin gelişmiş bir toplumda ise ileri bir hukuk düzeninin yürürlükte bulunması olanaksızdır. Toplum, hukuk düzenini kendi gelişme düzeyine getirmektedir. “ demişti.

                Anayasa Mahkemesi Başkanlarımızdan, Sayın Haşim Kılıç, da Anayasa mahkemesinin 47. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada ilk defa hükümete, sınırsız güç uyarısı yaptı ve ''Demokrasilerde elbette egemenlik halka aittir, fakat siyasi çoğunluğun, otoritesi de sınırsız değildir'' ,diyerek, bir gerçeği gündeme getirdi.

            Çağımızda, feodal, militarist, teokratik veya sınıfsal üstünlüklere dayalı toplumlarda da özgürlük, eşitlik ve kardeşlik kavramları söz konusu olabilir ama demokrasinin olmadığı yerlerde bağımsız yargıdan bahsetmek mümkün değildir.  Türkiye’ de bağımsız ve yansız yargı isteniyorsa demokrasinin kurumsallaşması bir zorunluluktur.

                 Sayın Kılıç, Anayasa’nın 138. maddesinde, açıkça, “hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” denilmesine rağmen, yargıyı etkileme ve yönlendirme çabalarının halen devam ettiğinin de altını çizmişti.

                 Ülkemizde, yıllardır her önemli davada, yargı, medya ve siyaset dünyası önyargılı davrandı. Hatta yargısız infaz yaptılar. Bu duruma Sayın KILIÇ, “  Mahkemeleri yönlendirme ve etkileme çabaları ile hakimlerin ve savcıların özel hayatlarının didiklenerek vicdani kanaatlerinden uzaklaştırma gayretleri suçtur…” demiştir.

            Ayrıca çağımızda  “Hukuk devleti” çağdaş demokrasilerde devletin belirleyici niteliğidir. Anayasa’nın 2. maddesinde, demokratik bir hukuk devleti olarak nitelenen Türkiye Cumhuriyetinde de “Hukuk Devleti” ilkesinin evrensel standartlara uygun olarak gerçekleştirilmesi, geliştirilmesi ve korunması zorunludur.

           1924 Anayasası’nda, hukuk devleti kavramına yer verilmemiş olmasına karşın hukuk tümüyle laikleştirilmiş, modem devlet ve demokratik rejim kurulmuştur. Hukuk devleti kavramına ilk kez 1961 Anayasası’nda yer verilmiştir. 1961 ve 1982 Anayasalarının 2. maddelerine göre “Türkiye Cumhuriyeti,  demokratik bir hukuk Devletidir.”

           Anayasanın üstünlüğü, anayasanın hukuk düzeni içinde, en yüksek hukuk kurallarını içermesi demektir Anayasa kurallarının kendisinden sonra gelen, tüm yasa kurallarından üstün olması, bu kuralların tümünün anayasa kurallarına uygun olması zorunluluğunu doğurur.

            Hukuk devletinde, yasama ve yürütme erklerine karşı Anayasa ve hukukun üstünlüğünü sağlama ve koruma görevi yargınındır. Erkler arasındaki işbölümü ve denge ile temel hak ve özgürlükler hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesiyle güvence altına alınabilir.

           Devlet organlarının, hukuk kurallarına  bağlılığının sağlandığı ölçüde hukuk devleti gelişir. Devletin hukuka bağlanması ve hukukla sınırlanması erkler ayrılığı ilkesi ile gerçekleşir. Yasama ve yürütme organlarının yargı tarafından denetimi hukuk devletinin gereklerindendir.

          Anayasa hukuku mutlak dikkate alınmalıdır. Çünkü yasama, yürütme ve yargı gibi devletin temel organlarının kuruluşunu, işleyişini ve bu organlar arasındaki karşılıklı ilişkileri ve devlet karşısında vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini düzenler,

           Hukuk devletinde, yasama ve yürütme erklerine karşı Anayasa ve hukukun üstünlüğünü sağlama ve koruma görevi yargınındır. Erkler arasındaki işbölümü ve denge ile temel hak ve özgürlükler hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesiyle güvence altına alınabilir

            Çağımızda, “Hukuk Devleti”, kişilerin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı, yönetenlerin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine bağlı olduğu,  kişilere hukuk güvenliğinin sağlandığı devlet demektir. Bu nedenle de Anayasa Mahkemesi’nin verdiği her karar, mutlaka uygulanmalıdır.  Çünkü hukuk ve adalet herkese lazımdır.