10 ay önce, 7 Ocak 2025 tarihinde, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi ve TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi arasında önemli bir protokol duyuruldu.

Protokol kapsamında 52 mahallede toplam 51 bin 801 yapı, uzman ekipler tarafından titizlikle incelendi. Rakamlar büyük, sayılar etkileyici. Kağıt üzerinde şehir yönetimi için övünecek bir başarı olarak sunuldu. Ancak bu rakamlar, şehirdeki gerçek dönüşümü yansıtmaktan hâlâ uzak.

Eskişehir’de kentsel dönüşüm konusu, sadece yapıların fiziki durumunu incelemekten ibaret değil. Bu süreç, şehir planlaması, vatandaşın güvenliği, afet bilinci ve uzun vadeli yaşam kalitesi ile doğrudan ilişkili.

10 ay önce yapılan tespitler bugün hâlâ somut adımlara dönüşmemişse, bu sadece teknik bir eksiklik değil; aynı zamanda vatandaşın güvenliği ve şehrin sürdürülebilir geleceği için ciddi bir risk anlamına geliyor.

Kaç yapı güçlendirildi? Kaç yapı için dönüşüm dosyası açıldı? Kaç mahallede riskli yapıların acil olarak yenilenmesine başlandı?

Bu soruların yanıtı hâlâ belirsiz. Yani rakamlar var ama uygulama yok. Tespitler tamamlanmış, raporlar tutulmuş, ama asıl önemli olan eylem planı hâlâ masada bekliyor.

Eskişehir, Türkiye’nin deprem kuşağında yer alan bir şehir. Bu nedenle kentsel dönüşüm sadece estetik bir tercih değil, hayati bir zorunluluk. Binlerce yapı incelenmiş olabilir, ama her inceleme, bir güvenlik önlemiyle desteklenmediği sürece anlamını yitirir. Vatandaşlar, hangi binaların risk altında olduğunu bilmek istiyor; hangi yapıların güçlendirildiğini veya yenilendiğini görmek istiyor. Rakamlar, güvenlik hissi vermez; somut dönüşüm verir.

Bir başka boyut ise sosyal ve politik. Kentsel dönüşüm süreci yalnızca mühendislik ve yapı işlerinden ibaret değil. Şehir planlaması, sosyal adalet ve vatandaş katılımını da içermelidir. Riskli binalar yenilenirken, mahalle sakinlerinin yaşam alanları, ekonomik durumu ve sosyal dengesi göz önünde bulundurulmalıdır.

Fakat Eskişehir’deki süreç, çoğu zaman “rapor tamam, paylaşım yapıldı” anlayışıyla sınırlı kalıyor. Katılımcı bir süreç yerine, teknik bir süreç işletiliyor. Vatandaşın bilgilendirilmesi ve süreçten haberdar edilmesi çoğu zaman geri planda kalıyor.

Üç belediye ve bir meslek odasının ortak yürüttüğü çalışmanın en büyük beklentisi, somut adımların atılmasıydı. Ancak 10 ay geçmesine rağmen elde edilen verilerin pratiğe dönüştürülmediği görülüyor. Bu, şehirde kentsel dönüşümün hâlâ bir öncelik olmadığını gösteriyor. Rakamlar ve tespitler önemli; ama Eskişehir’in önceliği artık sadece görmek değil, deneyimlemek ve güven içinde yaşamak.

Kentsel dönüşüm, seçim vaadi veya sosyal medya paylaşımı olarak ele alınamaz. Bu süreç, şehirlerin geleceğini şekillendirir. Eskişehir’in binlerce yapı tespit edilse de, risk altındaki binalar hâlâ beklemede ise, bu gecikme doğrudan vatandaşın hayatını etkiler. Bir deprem veya olası afet anında sonuçları tahmin etmek bile ürkütücü.

Şehir yönetimi artık rakamlardan çok, sonuçları ön plana çıkarmalı. Güvenli konut, güçlendirilmiş yapılar, riskli binaların yenilenmesi ve vatandaşın sürece aktif katılımı, Eskişehir’in gerçek kentsel dönüşüm hedefi olmalıdır. Tespitler, raporlar ve protokoller bir başlangıçtır; ancak dönüşüm eylemle gerçekleşir.

10 ay önce yapılan bu çalışma, Eskişehir için bir fırsattı.

Fırsat hâlâ masada duruyor mu, yoksa sadece bir istatistik olarak mı kalacak, bunu zaman gösterecek. Ancak bir gerçek var: Şehir güvenliği ve yaşam kalitesi, rakamların ötesinde somut adımlara bağlı.

Ve son olarak, bir soruna farklı bir bakış açısı, büyük bir değişim başlatabilir; esen kalın.