"Dezenformasyonla mücadele düzenlemesi" olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı...

Söz konusu kanun teklifi kapsamında 40 maddelik düzenlemeye gidilirken, genel olarak eleştirilerin tek bir madde üzerinde yoğunlaştığına tanık oluyoruz.

Bu konuda bir tepki de DSP Genel Başkan Yardımcısı Dilara Tambova’dan geldi.

‘İktidarın, sözde bilgi kirliliği ile mücadele amacı taşıdığını iddia ettiği bize göre ise tümüyle yasakçı ve ifade özgürlüğüne yönelik doğrudan müdahale içeren bu yasa, kabul edilebilir nitelikte değildir’ diyen Tambova, açıklamasının son paragrafında ise şu ifadelere yer verdi:

“Ecevit’in de dediği gibi herkes baskıya boyun eğip sussaydı, insanlık hala dünyanın düz olduğunu sanıyor olurdu. Burada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘hürriyet benim karakterimdir’ sözünü de hatırlamadan geçmeyelim.”

Evet efendim Sayın Tambova’nın açıklaması bu şekilde…

***

Bu noktada öncelikle şu soruyu yanıtlamak gerekiyor:

Sınırsız özgürlük diye bir kavram olabilir mi?..

Özgürlük toplu yaşam içinde ahlak, hukuk ve sağlık kurallarına özen gösterilerek kullanılır ve asla sınırsız değildir. Herkesin özgürlüğü bir başkasının özgürlüğü ile sınırlıdır.

Bu suretle her alanda olduğu gibi medya ve iletişim platformlarında da bu sınırların çizilmesi önemli bir zorunluluktur.

Bir düşünsenize efendim iletişim araç ve teknolojilerinin bu kadar bol olduğu günümüzde iftira atmak, hakaret etmek hatta itibar suikastı yapmak ne kadar kolay.

Üstelik sahte ya da trol hesaplarla yapanın yanına kar kalacağı bir ortamdan bahsediyoruz.

***

Peki gerçekte olan nedir?

Amaç dezenformasyonla mücadele mi yoksa Dilara Tambova’nın da dediği gibi ifade özgürlüğünü kısıtlamak mı?

Bu noktada ilk olarak yasanın tartışılan maddesi neler getiriyor ona bakalım derim.

Yeni yasayla beraber "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçu tanımlanıyor. Suçun oluşması için şu 5 şart aranacak:

- Yayılan haber gerçek değilse

- Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığını ilgilendiriyorsa

- Halk arasında korku, panik ve endişe oluşturma kastı varsa

- Kamu barışını bozmaya yönelik ise

- Aleni ise (yani ilgisi olmayan kişilere ulaşabilecekse)

Kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.

***

Ancak dezenformasyonla ilgili kanun maksadı dışında yani siyasette baskı unsuru olacak kullanılacaksa ki genel kanı bu yönde, böylesi bir durum asla kabul edilemez.

Bir diğer yandan suçun oluşması için öngörülen ve yukarıda ifade ettiğimiz beş maddenin son derece muğlak olduğu da unutmamak gerek.

Örnek olarak:

  • Bir jeofizik uzamanı deprem beklentisini açıkladığında, halkı korku ve paniğe sevk etmiş mi olacak?
  • Bir gazeteci Yunanistan ile savaş ihtimali var dediğinde, halkı endişeye sevk etmiş mi olacak?
  • Bir ekonomist ülke ekonomisini eleştirdiğinde, kamu barışını bozmaya çalışmış mı olacak?

Evet efendim böylesi durumlarda ne olacak?

Yoksa sonuç Silivri mi olacak?..

Yorum sizlerin…

Bendeniz yarın yine buradayım.

Beklerim efendim…

 

GÜNÜN SÖZÜ:

Bir kelebeğin canını yaktığında, ertesi gün özür dileyemezsin.

  • PABLO NERUDA