MHP Eskişehir İl Başkanı İsmail Candemir, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sebebiyle gerçekleştirilen eylemler konusunda  "Cezaevinde bulunan 301 öğrenci var. Bu çocukların orada bulunmalarının sorumlusu Özgür Özel’dir. Yani insanları sokağa çağırıyorsanız, onların güvenliğini sağlamak zorundasınız" ifadelerini kullanmıştı.

                                                         ***

İsmail Candemir’in bu değerlendirmesine, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt şu sözlerle yanıt verdi.

 “Ben, sokakta yürümenin, sokakta tepki göstermenin, protesto etmenin herhangi bir güvenlik unsuru üzerinden değerlendirilmesini doğru bulmayanlardanım. Yani Anayasa diyor ki "İnsanlar önceden izin almaksızın istedikleri gibi gösteri yapabilirler." Güvenlik ya da polis, onların can güvenliğini sağlamakla görevlidir. Yani polis, oradaki çocukları dövmek için, biber gazı sıkmak için, TOMA’yla su sıkmak için değil. O çocuklara bir şey olmasın diye oradadır aslında.

O gençler genel başkanımız istedi diye sokağa çıkmadı. Onlar 30 yıl sonra diplomalarının iptal edilmemesi için sokağa çıktılar. Bir okulda bazı etkinlikleri özgürce yapabilmek için sokağa çıktılar. Sokakta ne yapıyorlar. Diyorlar ki: “Eşitlik istiyoruz. Demokrasi istiyoruz. Yurt dışına gitmek istemiyoruz. Türkiye’de kalmak istiyoruz.” Yani aslında yerli ve millî bir duruşu ortaya koyan bu çocuklar. Onlara sahip çıkmak gerekiyor.”

                                                                   ***

Evet efendim; Başkan Kurt’un konuyla ilgili açıklamasının satır başları bu şekilde.

Açık konuşmak gerekirse; taraflar arasında haklı olan kişinin MHP Eskişehir İl Başkanı İsmail Candemir olduğuna en ufak bir şüphe yok.

Sebebine gelirsek:

·         CHP Lideri Özgür Özel halka sokak çağrısı yaparak, siyasi tarihimizde eşine az rastlanır bir sorumsuzluk örneği sergilemiştir. Ve yaşanılması istenmeyen her ne kadar olay varsa, çağrıyı yapan Özgür Özel’in uhdesindedir.

·         Kazım Kurt’un Anayasa’ya atıfta bulunarak "İnsanlar önceden izin almaksızın istedikleri gibi gösteri yapabilirler” sözleri ise doğru ama eksik bir ifade.

Çünkü Anayasa’mızın konuyla ilgili 34. maddesi; toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının, kamu düzeninin korunması ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmaması gibi amaçlarla sınırlanabileceğini söylüyor.

Haddızatında ilgili kanun, ‘kamu düzenini bozabilirsiniz, polise saldırabilirsiniz, halkın huzur ve güvenliğini tehlikeye düşürebilirsiniz’ demiyor. Bu suretle de kimseye 123 tane polisimizi asit, balta, taş, sopa ve kesici aletlerle yaralayabilme hakkı vermiyor.

Ve Sayın Kurt’un en başta bir hukukçu olarak, kanunu bu şekilde eksik yorumlaması da konuya ne kadar taraflı yaklaştığını da açıkça gözler önüne seriyor.

·         Gelelim bir diğer meseleye…

Sayın Kurt diyor ki ‘O gençler genel başkanımız istedi diye sokağa çıkmadı. Onlar 30 yıl sonra diplomalarının iptal edilmemesi için sokağa çıktılar.’

Bu söz üzerine ne dememiz gerekir gerçekten bilemiyorum efendim…

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki halka sokak çağrısı yapan ve polis barikatlarını yıkıp geçin diyen kişi, bizzat Özgür Özel’in ta kendisi.

Ama neymiş efendim?

Gençler Özgür Özel çağırdı diye değil; 30 yıl sonra diplomalarının iptal edilmemesi için sokağa çıkmışlarmış…

Vah ki ne vah (!)

Duyan da sanacak ki muhalif kanatta ne kadar insan varsa, diplomaları topyekün iptal ediliyor.

Aslında tam aksine bu konuda dikkatimizi çeken bir husus var: CHP’li yöneticilerin hiçbiri, İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesine karşı somut bir gerekçe ortaya koyamıyor.

Varsa yoksa ‘‘mağduruz’’, hepsi o kadar.

Yorum sizlerin.

Bendeniz yarın yine buradayım.

Beklerim efendim…

Günün sözü:

İtfaiye ile ateş arasında, tarafsız kalınmaz.

-       Winston Churchill