Önümüzdeki hafta okullar açılıyor. Her yılın bu zamanı, veliler için heyecanla birlikte kaygıyı da getiriyor. Ancak son yıllarda artan eğitim masrafları ve fırsat eşitsizliği, özellikle ilkokula başlayan çocukların ailelerini büyük bir finansal çıkmazın içine sokuyor. Kırtasiye masraflarından, okul kayıt ücretlerine, okul kıyafetlerinden beslenme çantasına kadar uzanan liste, dar gelirli ailelerin sırtındaki yükü iyice ağırlaştırdı. Eğitim gibi temel bir unsurun artık lüks gibi görülmesi, bizleri derin bir toplumsal sorunla karşı karşıya bırakıyor.
2025 yılı “Aile Yılı” ilan edilmesine rağmen, ailelerin en temel ihtiyaçlarından biri olan çocuklarının eğitim masraflarının karşılanması halen büyük bir problem olarak varlığını sürdürüyor. Bir çocuğun sadece kalem, silgi, defter, resim malzemeleri gibi kırtasiye ürünlerinin toplam maliyeti her yıl artarken, buna ek olarak okul forması, eşofman takımı, beslenme çantası gibi zorunlu görülen giderler de aile bütçelerini zorlar hale geldi. Özel okulların fiyatlarının artışı ise bu durumu daha da kritik hale getiriyor.
Türkiye’de gelir dağılımındaki uçurum, eğitim alanındaki fırsat eşitsizliğini derinleştiriyor. TÜİK’in 2024 verilerine göre, en düşük gelir grubundaki ailelerin eğitim harcamaları, gelirlerinin %20’sinden fazlasını oluşturuyor. Oysa orta ve yüksek gelir gruplarında bu oran %5-7 arasında seyrediyor. Yani ekonomik imkanı kısıtlı aileler, gelirlerinin büyük kısmını çocuklarının eğitimi için harcamak zorunda kalıyor.
Bu finansal yük altında, çocuklarının eğitimine bütçe ayırmakta zorlanan aileler, kardeşler arasında kırtasiye malzemelerini paylaşmak zorunda kalıyor. Bu durum, çocukların eğitimde eşit fırsatlara sahip olmasının önünde engel teşkil ediyor. Dahası, gençler bu ekonomik zorluklar nedeniyle aile kurmak, geleceğe güvenle bakmak konusunda umutsuzluğa kapılıyor.
Araştırmalar gösteriyor ki, maddi imkansızlıklar, gençlerin sadece eğitim hayatını değil, sosyal ve psikolojik gelişimini de olumsuz etkiliyor. TÜİK’in 2023 raporlarına göre, gençlerin %40’ı ekonomik sebeplerden dolayı evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı ertelediğini belirtiyor. Bu da toplumun demografik yapısını ve gelecekteki iş gücünü doğrudan etkiliyor.
Ülkemizin geleceği için başarılı doktorlara, mühendis ve öğretmenlere, sağlık çalışanlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Ancak eğitimde fırsat eşitsizliği derinleştikçe, bu hedeflere ulaşmak zorlaşıyor. Yetkililerin eğitim politikalarını, özellikle kırsal ve düşük gelirli bölgelerde yaşayan çocukların erişebileceği biçimde yeniden şekillendirmesi gerekiyor.
Devlet desteklerinin artırılması, kırtasiye ve eğitim malzemelerinin ücretsiz veya düşük maliyetle temini, okul öncesinden başlayarak eğitimde fırsat eşitliği sağlayacak kapsamlı programların hayata geçirilmesi artık kaçınılmaz. Ailelerin omuzundaki yük azaltılmadığı sürece, sadece bireysel değil toplumsal gelişimimiz de sekteye uğrayacaktır.
Eğitim, bir insanın en temel hakkıdır. Ancak bugün Türkiye’de temel eğitim ihtiyaçları bile birçok aile için ağır bir yük haline geldi. Fırsat eşitsizliği, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir sorun. 2025 “Aile Yılı”nda, bu konunun öncelikli gündem maddesi olması ve somut adımlar atılması şart. Çünkü sağlıklı ve üretken bir toplumun yolu, fırsatları eşit bir eğitim sisteminden geçer.