Öğretmenler çok uzun zamandır seslerini duyurmak için her türlü yolu deniyor.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, kariyer basamakları sınavı, ücret eşitsizliği ve mesleki ayrımcılığa karşı seslerini yükselttiler.
“İnsanca yaşayacak ücret istiyoruz” dediler.
Milli Eğitim Müdürlükleri önünde çağrılarını yinelediler.
Basın açıklamaları yetmedi, grev yapıp meydanlara indiler.
Bakanlık kulağının üzerine yattı…
Bir de atanamayan öğretmenler var.
Hemen her seçim döneminde gündeme gelen atanamayan öğretmenlerden biri, son olarak taleplerini ilk ağızdan duyurmak için bakanın karşısında çıktı.
Bu kez ses yükseltmek, bağırmak, slogan atmak yerine elinde çiçekle bakana derdini anlattı.
'Cumhuriyet'in 100. yılında 100 bin öğretmen ataması' talebini dile getirip, bakana çiçek uzattı.
Ne güzel değil mi? Peki bakan bey ne yaptı dersiniz?
Kulağını kaşıdı…
Ve sonra çiçeği aldı değil mi?
Hayır. Kulağını kaşıdı ve gitti.
Çiçeği bakanın yanındakilerden birisi aldı.
‘Türkiye’de eğitim sistemi nasıl’ sorusunun cevabı tam olarak o görüntülerde saklı.
Duyarsız ve kayıtsız…
Artık akıllarına “Sıkıntılarınızın farkındayız, çalışıyoruz. Elimizden geleni yapacağız. Çiçek için de çok teşekkür ederim” demek bile gelmiyor.
Öğretmenin talebi, ne olursa olsun, en azından bir cevabı hak ediyor.
Ancak atanamayan öğretmen arkadaşım için nispeten iyi bir haberim var.
Sayın bakan daha önce de “Mühendisler de atanamıyor ama böyle ağlamıyorlar” demişti.
En azından bu kez laf yemedin.
Bu da bir gelişmedir.