Eskişehir geçtiğimiz hafta yine bir cinayet haberiyle sarsıldı.

Gencecik bir yüzme antrenörü, çiğ köftecide çıkan tartışmada silahla öldürüldü.

Hayatının baharında bir gencimizi daha kaybettik.

Her cinayet haberinde olduğu gibi yine kahrolduk.

Sanırım hep birlikte “en güvenli şehir” şovunun artık sonuna geldiğimizi fark ediyoruz.

Bunun nedenlerini bilimsel veriler ışığında tartışmamız ve acilen bir eylem / önlem planı hazırlamamız gerekiyor.

Hemen her basit tartışmada silahların ateşlenmesinden, bir hiç uğruna gençlerimizi toprağa vermekten bıktık.

Her seferinde “Bu son olsun” başlıkları atmaktan, geride gözü yaşlı aileler bırakmaktan yorulduk.

Ne gerekiyorsa ivedilikle yapılsın ve artık gerçekten “Bu son olsun.”

Ancak maalesef Türkiye öyle bir noktaya geldi ki ölümlerden bile ideolojik kazanım elde etmek veya siyasi çıkar sağlamaya çalışmak artık kimse tarafından ayıplanmıyor.

Hayatını kaybeden gençlere üzülmek şöyle dursun, bunu fırsat bilerek, kendi siyasi görüşünü ve ‘onayladığı’ hayat tarzını insanlara dayatmak için adeta sıraya giriliyor.

En basit örneğini yakın zamanda barlar sokağında gerçekleşen cinayet haberinden sonra gördük.

Olayın ardından malum kişi ve gruplar bütün sorunun barlar sokağında olduğunu, barlar sokağı kapatılırsa her şeyin güllük gülistanlık olacağını söylediler.  

Öncelikle şunu belirtmeliyim, barlar sokağını öğrenciliğinde dahi sevmemiş, sevememiş yıllardır da gitmemiş biri olarak bunları yazıyorum.

Artık neredeyse haftada en az bir kez meydana gelen cinayetleri barlar sokağına, alkollü içeceklere, eğlenceye, gece dışarı çıkmaya, festivallere vs. bağlamak, kimse kusura bakmasın, ideolojik çıkar peşinde koşmaktan başka bir şey değildir.

Gerçi malum kişiler, şehit cenazelerinde yapılan siyasi propagandayı dahi alkışlayan bir zihniyete sahip olduğu için, çıkar elde edeceklerinde ölenin kim olduğunu pek umursamıyorlar.

Mesela hiçbirinin aklına, “Bu kadar çok silah, bu insanların eline nasıl geçiyor” diye sormak gelmiyor.

Hiçbiri bireysel silahlanmanın getirdiği tehlikeleri, sokakların iyice tekinsizleştiğini, ülkenin neredeyse tamamının psikolojisinin nasıl bu denli bozuk ve insanların katil olmaya nasıl bu kadar meyilli olduğunu sorgulamıyor.

“Bu bir güvenlik sorunu mudur” diye tartışmıyor.

Olayın ardından açıklama yapmak için sıraya girenler, festivaller yasaklanınca kutlamak için sokaklara dökülenler ülkede hemen her gün işlenen kadın cinayetlerine, çocuk yaşta evlendirilerek sistematik tecavüze uğrayanlara neden seslerini çıkarmıyorlar?

Cevabı çok basit: Çünkü bu olaylar onlara siyasi bir çıkar sağlamıyor.

Sizce barlar sokağını cinayetin yegâne müsebbibi olarak görenler, son cinayetin ardından çiğ köftecileri de kapatmaya yeltenir mi?

Her neyse…

Artık bu içi boş, hiçbir derde derman olmayan siyasi şovları bir kenara bırakın.

Gerçekten gençleri düşünüyorsanız, ideolojilerinizi kendinize saklayın.

Gençlere akıl değil özgürce yaşayabileceği bir ülke, güvenle gezebileceği bir şehir, fırsat eşitliğine sahip bir eğitim sistemi, bilimsel eğitim alabileceği bağımsız üniversiteler, iyi bir gelecek ve insanca yaşayacağı ücrete sahip bir iş vaat edin.

Onları dinleyin, not alın, istişare edin, fikir ve proje üretin.

Hadi, bir an önce çalışmaya başlayın.

Daha çok yolunuz ve çok az zamanınız var.