Birçok vatandaşımız her gün cebinden bir şeyler kaybediyor. 2025’in ilk çeyreğinde asgari ücretin alım gücünü ne kadar koruyabileceğini tartışırken, gözler bir kez daha her geçen gün artan zamlara dönüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, “Vatandaşlarımızın satın alma gücünü korumak zorundayız” diyerek umut verici bir açıklama yapmış olsa da, ekonominin sırf rakamlardan ibaret olmadığını göz ardı etmemek gerekiyor.
Evet, asgari ücrete yapılan zamdan söz edebiliriz. Ama gelin, biraz daha derinlere inelim. Zamlar yalnızca maaşlarda değil, günlük yaşantımızın her köşesine sızmış durumda. Yüksek hızlı trene gelen zamlar, ilaç fiyatlarındaki artış, faturalar derken her şey hızla yükseliyor ve vatandaşın harcamaları da buna bağlı olarak artıyor.
Ekonomiyi kötülemek sadece bir kesimin gündemi değil. Bir gerçek var ki, ekonomi tek başına çözüm sunacak bir aktör değil. Evet, vatandaşın alım gücü geriliyor ama mesele sadece bunlarla sınırlı değil. Arka planda tarım ve hayvancılığın ne durumda olduğu, sanayinin ve ulaştırmanın hali göz ardı edilemez.
Tarım, bu ülkede büyük bir kırılma noktasında. Tarım politikaları yıllardır ihmal edilmişken, yerli üretim yok denecek kadar az. Çiftçilerin borçları, yem maliyetleri, gübre fiyatları derken tarlada üretilen bir ürünün fiyatı ile markette satılan fiyat arasındaki uçurum büyümeye devam ediyor.
Ulaştırma sektörü de aynı şekilde dar boğazda. Yüksek fiyatlı biletler, ulaşımın zorluğu, girdi maliyetleri derken sanayi, üretim sürecini zorlaştırıyor. Üretilen malın maliyeti arttıkça, tüccar da kar edebilmek için fiyatları yükseltiyor. Peki, tüketici ne olacak? Durum her geçen gün zorlaşıyor.
Bütün bu etmenler bir araya geldiğinde ekonomi sadece rakamlardan ibaret olmuyor. Zamlara karşı alınan önlemler, sadece geçici bir çözüm sunuyor. Gerçek çözüm, ülkenin derin yapısal sorunlarını ele almakta yatıyor. Tarımın, hayvancılığın, sanayinin ve ulaştırmanın sorunları çözülmedikçe, ekonomideki bozulmalar devam edecek.
Hayatımıza etkisi olan her şeyin yalnızca yüksek enflasyonla ölçülemeyeceğini kabul edelim. Ekonomi bir zincir gibidir; halkın yaşam kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır ve her bir halkası birbirine bağlıdır. Enflasyona karşı ne kadar direnç gösterilirse gösterilsin, arka plandaki bu çürük yapılar yıkılmadıkça ekonominin temeli sağlam olmayacak.
Zaten, kapıdan adım attığınız anda kaybolan 1000 TL’ler bunun en büyük göstergesidir. Ekonomi sadece bir yüzeydir, arkasındaki sistem çığlık atıyor ve bu çığlıkları duymak, gerçek çözümü bulmamıza yardımcı olabilir.