“Dünyanın döndüğünü iddia eden Galileo Galilei hakkında ‘Basın yoluyla halkın bir bölümünün dini değerlerini aşağılama’ suçlamasıyla soruşturma başlatıldı...

Bugün böyle bir haber görseniz, Galileo’nun kim olduğu ve ne zaman yaşadığı konusunda bir fikriniz yoksa pek de şaşırmazsınız.

Hemen içinizi rahatlatayım, bu bir Zaytung haberi…

Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta Prof. Dr. Celal Şengör'ün bir televizyon programında tarihte Musa ve İbrahim peygamberlerin yaşadığına ait bir kanıt olmadığına dair sözleri üzerine soruşturma başlatıldı ve Şengör ifadeye çağırıldı.

Bana da -kendisinden zerre hazzetmesem de- konu ‘ifade özgürlüğü’ olduğu için Celal hoca ile ilgili birkaç kelam etmek düştü.

Elbette Şengör’ün bu konuşması kadınların televizyonda, rutin hayatın bir parçası olarak, her türlü şiddete maruz kaldığı veya her bölümde yüzlerce kişinin öldürüldüğü mafya dizilerine ses çıkarmaya gerek duymayan RTÜK’ün radarına girdi.

RTÜK de derhal cezayı keserek dini değerlerimizi aşağılamaktan kurtardı.

Kendilerine buradan sonsuz teşekkür ediyorum. Onlar olmasa dini değerlerimiz birkaç gün içerisinde helak olur maazallah!

Sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın şikâyeti üzerine Prof. Dr. Celal Şengör "dini değerleri alenen aşağılamak" suçundan ifade verdi.

Prof. Dr. Şengör savunmasına, muhtemelen daha anlaşılır olsun diye, Wikipedia’lı bir örnek vererek başlamış sonrasında Nuh Tufanı, Sümer, Asur ve Babil mitolojileri vs. uzun uzun anlatmış.

Savunmasının bir bölümünde de Ortaçağ’da kilise ile bilim insanları arasındaki çatışmanın 2022 Türkiye’sinde yaşandığını ima etmiş.

Şengör’ün savunmasının bahsi geçen bölümü şu şekilde:

“Maalesef bir Cumhuriyet Savcısı 21. yüzyılda bilimi reddederek dinsel masalları değerlerin temeli yapan bir görüş için beni şüpheli ilan etmiştir. Bu yapılan hiçbir bilimsel ortamda savunulamaz, her iki kurumu da gülünç duruma düşürür. RTÜK ve Savcılık bilimsel olarak hiçbir tarihi belgesi olmayan bir mitolojiye dayanarak bilime karşı çıkmaya yeltenmiştir. En çok iki tür gerçek fikrine sığınmaya kalkabilir ki, bu da günümüzde biraz tahsilli ve aklı başında insanları ancak güldürür. RTÜK ve savcılık bilimsel bir ifadeye ceza vermeye kalkışarak, bilime karşı çıkmaktadır. Galile'yi ve Darwin'i mahkûm eden kiliseleri göz önünde bulundurarak günün birinde kendilerinin de aynı duruma düşeceğini düşünüp aldığı karardan vakitlice vazgeçmelidir."

Celal Şengör meseleyi oldukça basit anlatmış ancak ben bu savunmayı bile uzun ve gereksizce detaylı buldum.

Hoca belli ki bilim insanı refleksiyle meselenin özünden kopmuş.

Burada yargılandığı konu din-bilim çatışması falan değil.

Buradaki asıl konu ifade özgürlüğü.

Burada yapacağı tek şey, ifade özgürlüğünü savunmak ve bu yapılanın politik olduğunu bildiğini söylemek olmalıydı.

Neyse ki Bilim Akademisi bu noktada şu açıklamayı yaparak yüreklerimize su serpti:                                

"Prof. Şengör'ün ifade vermeye çağrılması ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük açısından vahim ihlallerdir. Dini inançlarla ilgili belge, kanıt olmadığı iddiasının soruşturulması akla ve tabii ki demokrasi ve laikliğe aykırıdır.”

Konunun özü tam olarak bu: İfade özgürlüğü, akademik özgürlük, demokrasi, laiklik ve akıl.

Yani günümüzde en çok ihtiyacımız olan şeyler.

Şimdilik aklınızı kaybetmeyin.

Gerisi hallolur…